Bir mücadele sahası olarak doğum: ABD'de modern kadın doğum ve geleneksel ebelik arasındaki tartışma nasıl ırk söylemi üzerinden yürütülmüştür (1900-1950)


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2021

Tezin Dili: İngilizce

Öğrenci: DİDEM BAYRAM

Danışman: Tuncay Zorlu

Özet:

Bu tez, A.B.D.'de 1900-1950 yılları arasında, Amerikalı kadınların neredeyse tümü evlerinde ebeler eşliğinde doğum yaparken, elli yıllık bir süre zarfında, yine neredeyse toplumdaki tüm kadınların doktorlar eşliğinde hastanelerde doğum yapmaya başladığı dönüşüm sürecini konu alıyor. Bu araştırma, bu hızlı dönüşüm sürecinde, doktorların ebelere karşı geliştirdiği ırkçı söylemin rolüne odaklanmıştır.Yöntem olarak tarihi belge analizi kullanılan projede, döneme dair resmi raporlardan, hakemli dergi makalelerine, sözlü tarih örneklerinden, görsel malzemelere, kadın dergilerinden, romanlara kadar çok çeşitli birincil kaynaklar incelenmiştir. Tezin ilk bölümü araştırma sorusunu, teorik çerçeveyi, metodoloji ve literatür taramasını içeriyor. Burada araştırma sorusu ırk değişen doğum pratiklerini nasıl etkilemiştir olarak belirlenmiştir. Teorik çerçeve interdisipliner, yani disiplinler arası bir yaklaşımı benimsemekle beraber Bilim, Teknoloji, Toplum çalışmalarını merkeze koyan bir yaklaşımı esas almıştır. Burada da en temelde Sandra Harding'in çalışmaları dayanak olarak gösterilmiştir. Harding feminist ve post-kolonyal bir bakış açısından yazan seküler, batı, beyaz ve erkek merkezci bilim anlayışını eleştiren bir akademisyendir. Harding'in çalışmaları objektiflik gibi terimlerin dominant grup tarafından (bu durumda orta sınıf beyaz erkekler, tez özelinde 20.yy Amerikan kadın doğum doktorlarının büyük çoğunluğu) kendi amaçları doğrultusunda manipüle edildiğini savunur. Bu tezde de ebeler ve doktorlar arasındaki temel meselelerden bir tanesi ebelerin yetersiz olduğu iddiasıdır. Ancak doktorlar bunu ebelerin yaptıklarını eleştirmekten çok, kimlikleri ve kimliklerine dair stereotipler üzerinden yaparlar. Onlara göçmen oldukları, siyahi oldukları, yerli oldukları için cahil, batıl inançlı, pis ve kötü niyetli gibi sıfatlar yakıştırırlar. Bu tez metodoloji olarak ise tarihi döküman analizini benimsemiştir. Farklı türde, yazılı, görsel, sözlü tarih, resmi devlet raporları, karikatürler, romanlar, popüler kadın dergileri gibi çoklu bir bakış ile bütüncül ve kapsamlı bir kanıya varmayı hedeflemiştir. Literatür taramasının ortaya koyduğu önemli noktalardan biri Amerikan ebelik tarihine dair yapılan çoğu çalışmanın 1970'lerde ikinci dalga feminizm etkisi ile kadın çalışmaları (women studies) departmanlarından çıktığına dairdir. Bu çalışmalar genel itibari ile ebelere sempatik bir tavır takınırken, doktorları kadın düşmanlığı (misogyny) ile itham etmektedirler. Daha sonraları yapılan çalışmalar ise, doğum yapmakta olan annelerin doktorlar kadar (belki bazen onlardan daha fazla) bu dönüşümde rolü olduğunu, ve bu kadınların ebeler yerine doktorları kendi özgür iradeleri ile, çocukları doğumda ölmesin ya da zarar görmesin diye seçtikleri tezini savunur. Günümüze yaklaştıkça, ırk gibi sosyal faktörlerin bu dönüşümdeki önemini vurgulayan çalışmalar yapılmaya başlansa da, bu çalışmaların hepsi azınlık gruplarına odaklıdır. Yani Japon kökenli ebeler, Siyahi ebeler, yerli popülasyonun ebeleri gibi çalışmalar yapılsa dahi hiç bir çalışma doktorların beyazlığını merkeze alıp tüm bu azınlık gruplarının yaşadığı sorunları bu bağlamda bir bütün olarak incelememiştir. Bu tez buradaki boşluğu doldurmayı hedeflemektedir. Ayrıca bu dönüşüm sürecini Bilim, Teknoloji, Toplum çalışmaları bağlamında analiz eden başka bir çalışmaya da rastlanmamıştır. Bu anlamda da yapılan araştırma orijinal bir katkı yapmayı hedeflemektedir. Bilim, Teknoloji, Toplum çalışmaları sadece sosyal değil teknolojik gelişmeleri de (anestezi, farklı jinekolojik aletler, teknikler geliştirilmesi vs) göz önünde bulundurup doğum sürecinin dönüşümünündeki rolünü analiz edebilmesi açısından da önemli bir katkı sağlamaktadır. Tezin ikinci kısmı yirminci yüzyılda Amerikan toplumunu üç lens üzerinden tahlil etmeye ayrılmıştır: cinsiyet, ırk ve bilimsellik. İlk bölümde bu yüzyılda, dönüşen kadınlık ve erkeklik algılarına, ve kadınların tıp ve erkek doktorlarla olan sorunlu tarihine odaklanılmıştır. İkinci alt kısımda beyazlık olgusuna, ve ırkçılık ile mücadele hareketine değinilmiştir. Üçüncü kısımda ise bilimselliğin, modern bilim kavramının Amerikan toplumunda yükselen prestijine değinilmiştir. Bu üç konuya odaklanılma sebebi ise doktorların ebelere karşı kullandıkları sosyal imtiyazların (privilages) kimliklerinin bu 3 tarafına dayanıyor olmasıdır: erkek olmaları, beyaz olmaları ve geleneğin karşısında yeni, modern, seküler bilimi temsil ediyor olmaları. Üçüncü bölüm ebeliğin tarihine kısa bir bakış olarak düzenlenmiştir. Burada kadınların şifacılık konusundaki geçmişine, farklı kültürlerde yüzyıllardır ebelere yapılan referanslara değinilmiştir. Modernite ve endüstriyelleşme sonrası ebeliğin de nasıl profesyonelleştiğini ve Amerika dışındaki pek çok endüstriyel toplumun ilk etapta ebeliği eleştirse de nasıl eğitim, denetleme ve çalışma mekanizmaları kurup, son tahlilde hastanelerde resmi kapasitede ebeleri sağlık sistemlerine entegre ettiği anlatılmaktadır. Bir sonraki bölüm kadın hastalıkları ve doğum alanının bir tıp alanı olarak ortaya çıkışını, tarihsel köklerini ve özellikle Amerika'da nasıl önem kazandığını anlatmaktadır. Bu bölümde Amerikan doktorların dünyada ön plana çıkmasının arkasındaki karanlık bir gerçek olan köleler üzerinde yaptıkları son derece etik dışı deneylere değinilmiştir. Bunların en meşhur örneklerinden biri bugün tüm dünyada modern jinekoloji ve kadın doğum atası olarak bilinen J. Marion Sims adlı doktorun sağlıklı köle kadınlar üzerinde yaptığı ve kendi otobiyografisinde anlattığı deneylerdir. Bu bölüm son olarak Amerikan sağlık sisteminden, bu sistemin nasıl özel sigorta şirketleri üzerinden yürütüldüğünden bahsetmektedir. Bu durum kanunları etkileyip, politik lobisi güçlü olmayan ebeliğin son bulmasına neden olan faktörlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Ebeliği resmi sağlık sistemine entegre eden diğer endüstriyel ülkelerdeki en büyük farklılık kamusal sağlık hizmeti vermeleridir. Böylece ebeler politik lobi faaliyetleri üzerinden özel sağlık sigortası şirketleri ile mücadele etmek zorunda kalmamış ve tamamen yok olma noktasına gelmemişlerdir. Son bölümde doğumun nasıl bir hastalıkmışçasına 'medikalize' edildiğinden bahsederken, bunun gerekçelerinden biri olarak icat edilen yeni teknik, alet ve kimyasal ilaçlar gösterilmiştir. Doktorların argümanlarından biri olan, doktorlu doğumlar daha güvenlidir tezini incelemek için döneme ait ampirik, istatistiki çalışmalar derlenmiştir. Bunun sonucunda, doktorların argumanlarının aksine, bu geçiş süresi boyunca ebelerin bulunduğu doğumların istatistiki olarak kadın ve bebekler için daha güvenli ya da eşit derecede güvenli olduğu kanısına varılmıştır. Buna sebep olan şeyler arasında, dönemin tıp eğitiminin yetersizliği, doktorların tecrübe eksikliği, (tıp eğitiminin sadece teorik olmasından dolayı) ve ebelere nazaran doktorların gerekmediğinde dahi müdaheleci davranmaları sonucu ortaya çıkan tehlikeler sayılmıştır. Bunu yapmalarının sebeplerinden biri de doktorlara karşı açılan malpraktis davaları sonucu doktorların fazla temkinli olma eğilimleri ve doktor olarak sürekli hastalık görmeye odaklı bir şekilde eğitim almaları gösterilmiştir. Geleceğe dair araştırma önerileri bu dönemde hızla büyüyen bir meslek grubu olan Amerikan hemşirelerinin (çoğunluğu beyaz kadınlar olan) farklı ırklara mensup ebelere olan tavrı önerilmektedir. Cinsiyet üzerinden kurulması muhtemel bir fikir birliği varken ırk üzerinden çıkabilecek bir ayrışma ihtimali de bunu ilginç bir araştırma konusu yapmaktadır. Bunun yanı sıra sayıları çok çok az olmakla beraber bu dönemde siyahi kadın jinekoloji ve doğum doktorları vardır. Bu doktorların ebelere karşı olan tavrı da son derece ilgi çekici bir konu olmakla beraber ulaşabildiğim kaynakların hiç birinde böyle bir meseleye değinilmemiştir. Bu da araştırmacılar için ilginç bir diğer muhtemel konu olabilir. Araştırmanın sonucunda, bu hızlı dönüşümün tıptaki ilerlermelerin doğum yapan annelere ebelerden daha iyi bir hizmet sunması sebebiyle değil, farklı toplumsal, ekonomik ve yapısal faktörlerin bir araya gelmesiyle yaşandığı kanısına varılmıştır. Bu faktörlerden bazılarının, Amerika'nın özel sağlık sistemi, doktorların finansal endişeleri, dönemin bilime karşı olan bakış açısı ve en önemlisi, çoğunluğu siyahi, yerli ve göçmen kadınlardan oluşan ebelere karşı toplumsal olarak zirve yapmış olan ırkçılık ve zenofobi (yabancı düşmanlığı) olduğu görülmüştür. Bu ırkçı tavrın, çoğunluğu beyaz erkeklerden oluşan doktorlar tarafından ebeleri itibarsızlaştırmak için kullanılması sonucunda, ebelik Amerika'da yok olma noktasına gelmiştir. Anahtar Kelimeler: ebe, ebelik, Amerikan ebe, geleneksel ebelik, geleneksel bilgi, geleneksel tıp, tıp tarihi, Amerikan tıp tarihi, modern bilim, modern tıp, Amerikan tarihi, beyazlık, beyaz üstünlüğü ideolojisi, zenofobi, kadın doğum, jinekoloji, doğum