AKDENİZ 8. ULUSLARARASI UYGULAMALI BİLİMLER KONGRESİ, Girne, Kıbrıs (Kktc), 19 - 20 Kasım 2022, cilt.1, sa.1, ss.220-232
19. ve 20. yüzyıllarda
gelişmeye başlayan banliyö yerleşimleri ve çok katlı blok apartmanlar, kamusal-
özel alanlar arasında keskin bir ayrımın oluşmasına neden olmuştur. Türkiye’deki
sisteminde de yap-satçı politika ile parsel bazında tek yapılı ya da kentin
geri kalanıyla ilişkisiz toplu konutlar şeklinde geliştirilen projeler, özel ve
kamusal alanları ayrıştırmaktadır. Bununla birlikte, kentsel tasarım disiplini
mekânın hiyerarşik bir düzen içinde gelişimini önermektedir. Mahallelerin,
kentin geri kalanından farklı olarak evin yakın çevresini ortak olarak kullanan
bir grup insanın sosyo-mekânsal ihtiyaçlarına fırsatlar sunması beklenmektedir.
Birey ile toplum arasındaki bu mesafe içinde ailevi ve duygusal ikili
ilişkiler, dostluk- arkadaşlıklar ve komşuluk ilişkileri gibi sosyal ilişki
düzeyleri vardır. Mekânsal kademelenme içerisindeki yarı kamusal ve yarı özel
geçiş mekânları, sosyal ilişki düzeyleri arasında bir tür iletişim- etkileşim
yaratır; bu geçiş mekânları kaybolduğunda yalnızlık ve birliktelik arasındaki çeşitli
geçiş formları da ortadan kalkmakta ve izolasyon ile temas arasındaki sınırlar
keskinleşmektedir. Kentsel tasarım ölçeğinde, mekânsal kademelenmenin kurgulanmasında
en yaygın örnek, bir grup binanın kütlesel organizasyonu ve o bina grubuna
hizmet eden geçiş mekanlarının yaratılmasıdır. Bu doğrultuda, çalışma alanı
olarak Mersin iline bağlı Halkkent Mahallesindeki avlulu iki konut kümesi
çalışma alanı olarak seçilmiş ve mekânsal kademelenmenin kurgulanabilmesi için
gerekli olan 6 parametre çerçevesinde alanın sorun ve potansiyellerinin tespit
edilmesi ve tartışılması amaçlanmıştır. Çalışma, nicel bir araştırma olarak
kurgulanmış olup öncelikle literatür araştırması ile parametreler belirlenmiş;
sonrasında haritalama yöntemi ile parametreler mekânın mevcut durumunda analiz
edilerek sorun ve potansiyelleri şematik gösterim tekniği ile ortaya konmuştur.
Bulgular ‘mekânsal kademelenme eksikliği, sosyal yabancılaşma ve izolasyona
sebep olmaktadır’ hipotezini destekler nitelikte olup; çalışma sonucunda, gerek
kütlesel organizasyon ve yapı tipolojileri ile gerekse sahip olduğu nüfus ile
mekânsal kademelenmenin yaratılabileceği bu avlulu konut kümelerinde mekânsal
kademelenmenin kurgulan(a)mamış olması sebebiyle mekânın ölü bir mekâna
dönüştüğü ve mekânda sosyal ilişkilerin kurulamadığı sonucu çıkarılmıştır.
Çalışmanın, ilerde örneklem alan için yapılacak sağlıklaştırma ve iyileştirme
projelerine yol göstermesi hedeflenmiştir.