Simpoez: Mimari nesne üzerine mereolojik bir yaklaşım


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Mimari Tasarımda Bilişim, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2021

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ERHAN SEVİNÇ

Danışman: Sema Alaçam

Özet:

Gelişen teknoloji ile beraber, insan zihninden bağımsız bir gerçekliğin oluşması nedeniyle matematik bize bilgi ve işlem konusunda daha katılımcı olanaklar sağlamaktadır. Tüm aktörlerin birer katılımcı olarak yer alabildiği, bu düşünce biçimi bilgiye odaklanır ve nesnelerin insandan bağımsız, kendi aralarında da belirli edimsel ilişkilere sahip olduğu bir dünyayı kurgular. Buna göre, nesneler evrenin temel ontolojik birimidir ve otonom özellik gösterirler; birbirine ve insan bilincine indirgenemezliği ile insan bilincinden bağımsız, kendi gerçekleri ile var olan bir duruma sahiptirler. Bunun yanında, bahsi geçen düşünce, nesneleri ön plana çıkarırken insanı arka plana iterek yeni bir hiyerarşi yaratmaz, özneleri de nesneler alanına dahil ederek, onların merkezi konumuna son verir. Başka bir deyişle, merkeziyetsiz (decentralised) bir ilişki oluşturur. Nesne-özne, doğa-kültür, sanal-gerçek ve fail-yapı ayrımlarına direnir. Bilinen bir özne olmadan, nesnelerin bağımsızlığını temsil eder. Nesne, öznenin karşısına dikilen bir şey olarak oluşmaz ya da doğa, öznenin egemenliğinde bir eylemsellik alanı sunmaz. Bu bağlamda, nesne yönelimli felsefe, yeni bir otonom bilinç ve insanmerkezci düşüncelerin olmadığı bir boyut önerir. Nesneler, altını ya da üstünü oyarak (undermining / overmining) onlara hükmetmeye çalışan bir anlayışı geride bırakır. Tez, ilgili fikir üzerinden, nesneye yönelik yeni bir poetikanın ortaya çıkması düşüncesine odaklanmaktadır. Mimarlık disiplininin nesnenin kendisi dışında nesneyi çevreleyen her şeyle ilgilenmesinin, mimarlığa hem bir itki hem de bir yorgunluk kazandırdığı düşüncesini sahiplenmektedir. Bu bağlamda, insanın tüm nesneler ile aynı ontolojik düzleme getirilmesi, mimari nesnenin yeni paradigmalar ile okunmasını, gerçek ve duyusal nitelikleriyle algılanabilir bir varlık haline gelmesi fikrini vurgulamaktadır. Aynı zamanda, nesne yönelimli yaklaşımların, alternatif ve tamamlayıcı bir mimari gündem olarak potansiyelini araştırmakta ve sadece belirli bir tanım oluşturmayı değil, mimari disiplin bağlamında deneylerin, ilkelerin ve kelime dağarcığının geliştirilmesi için kavramsal bir öneri sunmayı hedeflemektedir. Çalışma, nesneye ait iki temel soru üzerinden oluşmaktadır: Birincisi, nesne nelerden oluşur? İkincisi, nesne neyi oluşturur? Nesneye ait bu içsel ve dışsal sorular, parça ve bütüne ait ontolojik tanımlarla şekillenmekte ve geliştirilen parça tanımları üzerinden mimari ilişkiler sorgulanmaktadır. Bu çalışmanın amacı, parçanın değişik ontolojik tanımlarının ve mimari ilişkiselliklerinin biçimsel olarak teorize edilebileceği bir çerçeve sunmaktır. Aynı zamanda, mimarlığın kendisi ya da mimarinin bir parça ve bütün olarak neler yapabileceği üzerine fikir yürütmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, mimari nesnenin sürekli (continuous) ve ayrık (discrete) bağlamındaki dikotomisi önemlidir. Çalışma, hesaplamalı devrim ile süreklilik (continuity) kavramının, nesnenin kendisinin atomize edildiği, yoğunluk, akış ve ağ kavramları üzerinden indirgenen bir biçimselliğe karşın yeni bir ayrık kavramını araştırmaktadır. Mimarinin ayrık ve sürekli ilişkisinde, nesnelerin otonomisi üzerinden, ayrık nesnelerin birbirleri ile olan ilişkileri, çözünürlükleri ve ölçeklenebilirlikleri aracılığıyla üçüncü bir eğilimi irdelemektedir: Ayrık süreklilik. Ayrık süreklilik, yeni bir zemin oluşturur. Standart olmayan bir parametrik mimari eleştirisi sunar. Bununla birlikte, bu tür mimari paradigmalara ulaşmak için dijital fabrikasyon ve robotik inşa süreçleri vadeder. Karmaşık geometrilerin rasyonalizasyonuna ve inşasına ekonomik ve ekolojik olmayan yardımlar sunan yazılım altyapısına karşın, ayrık üzerinden bir süreklilik geliştirir. Parametrik tasarım sürekliliğinin aksine, fabrikasyon süreçlerine dair bir ölçek ekonomisi sunar. Parçaların bire bir tekrarına dayanmadığı için, tasarımları kitlesel olarak farklılaştırmak ve özelleştirmek mümkün olur. Bilgisayarlar, sayısal olarak kontrol edilen (CNC) yönlendiriciler, lazer kesiciler, 3D yazıcılar ve gelişen blok zincir (blockchain) teknolojileri ile tasarımdan üretime bir protokol oluşur. Teknotiğin çözülmesi olarak ifade edilen bu süreç, nesnelere ekolojik bir gerçeklik sağlar ve dijital malzemeler, yüksek seviye kontrol edilebilen bir hassasiyetle parça kavramına entegre edilir. Süreklilik kavramları ile şekillenen günümüz dijital mimarisi, mimarlık alanının artan ihtiyaçlarını büyük ölçüde ölçeklendirecek ve bunlarla meşgul olacak şekilde donatılmamıştır. Buna karşın, dijital ayrık yaklaşımlar, birimlerin ölçeklenebilir ilkelerle uyarlanabilirlik sunduğu bir ekosisteme odaklanır. Bu anlamda, parçadan bütüne ilişkileri yeniden değerlendirmek ve mereolojik (parça-bilimsel) basitlikler üzerinden kurgulamak, mimari tasarım için yeni bir kapsam oluşturur. Hesaplamalı tasarımın etkili performansı, parçaların karmaşık ilişkilerine elverişli bir ortam oluşturmakta ve geleneksel mimarinin tekil bir bina tasarlama geleneğinin ötesine geçen bir kolektiflik önermektedir. Mimarlık, katışımsal (combinatorial) yaklaşımların ekseninde açık uçlu (open-ended) bir formülasyona ve kamusallığa ilerlemektedir. Çalışma, bu tezahürün ortasında, mimari nesnenin yer aldığını belirtmekte ve mimari nesneyi, merkeziyetsizleşmek zorunda olan dünyanın bir parçası olarak kurgulamaktadır. Mereoloji, parçalara ait bir sorgulama alanıdır. Mimarinin, parça ve bütünler üzerinden bilgi ürettiği bir tasarım eylemselliğidir ve aynı zamanda, parça-bilimsel bir çerçeve olarak mimari için bir pozisyonlar toplamıdır. Bu anlamda, açık uçlu (open-ended) bir iletişim sunarak mimarinin katılımcı kapasitesini arttırır. Parça ve bütün tanımları oluşturarak farklı şemalar elde eder. Başka bir deyişle, mereoloji, parçadan parçaya veya eşler arasında değişen tasarım stratejileri ile dijital kompozisyonlar oluşturur ve formüller üretir. Buna ilişkin çalışma, mereolojik yaklaşımlara dair bilgiyi erişilebilir kılmayı amaçlamakta; mereolojinin güncel mimarlık için yeni ve etkili bir pratik alanı ve tasarım stratejisi ortaya çıkardığını vurgulamaktadır. Başka bir tartışma unsuru olarak, günümüz mimarisine ait şekil stratejisine değinmek önemlidir. Çalışma, mimari biçimin ilerleyemediği bir durumun altını çizer ve buna karşın, mereolojiye ait açık uçlu yetenekleri bir cevap olarak kullanır. Bu anlamda, mereoloji, biçimin içerikle olan derin ve sürekli gelişen etkileşimini, içeriği oluşturan parçalar üzerinden sağlayan ve formülize eden bir yaklaşımdır. Parça ve bütün, karmaşık ilişkilerle baş edebilme araçları olarak, içerik ve biçim arasında bir diyalektik sunar ve parçaların, şekil yaratma (figurative) özelliklerini kullanır. Mereolojik bir yaklaşım, nesnelerin diğer nesnelerle kurduğu etkileşimler üzerinden gerçekleşir. Buna göre, etkileşimler, nesnelere ait birleşimler, gruplanmalar ve kolektif tanımlar ile ifade edilir. Dolayısıyla, bütün/birliktelik aracılığıyla bilgi, tüm parçalara dağıtılır ve/veya parça, nihai olmayan/bitmeyen bir süreklilik dahilinde bir birleşim (assemblage) sunar. Bu yönüyle yaklaşım, aşağıdan yukarı (bottom-up) ve yukarıdan aşağı (top-down) oluşan hibrit bir tasarım stratejisi sunar. Bu sayede, parça kendi otonomisinin ötesine geçerek katılımcı parçalar tarafından oluşturulan kolektif bir birlikteliğe (simpoez) ulaşır. Bu anlamda, simpoez (sympoiesis), parçaların otonom bir bilinç üzerinden rekabet, işbirliği ya da değişen ve hiyerarşik olmayan biçimsel, eylemsel ve ontolojik etkileşimleri ile oluşmaktadır. Ekosistem üzerinde parçalar, çevre bilgisi ile entegre bir tasarım modeli sunmaktadır. Bütçe, yerel olanaklar, kısıtlamalar ve diğer bütün parametreler, nesnelere ait etkileşime doğrudan katkı sunan diğer nesneler olarak tariflenmektedir. Sonuç olarak, tez çalışması, bu yeni eğilimlerin kapsamında mimari bilgiyi geliştirme ve yayma araçları olarak, nesneyi ve onu oluşturan parça ve bütün ilişkilerini ele almaktadır. Bu doğrultuda, mimari ilişkiler, merkeziyetsizlik, koleksiyon ve birbirine geçme gibi kavramlar ile tanımlanmaktadır. Parçalar üzerinden harmonik bir tasarım – inşa süreci hedefleyen yaklaşım, aksiyomatik eylemler ile insan - makine etkileşimi için bir zemin inşa etme niyeti taşımaktadır. Çalışma, ilgili tasarım stratejisi hakkında kapsamlı bir araştırma sunar ve yeni parça tanımları geliştirir. Mimari nesneye ait biçim ve içerik arasında bir korelasyon sağlayan formüller oluşturur. Mimari formun analizi ve üretimi için, matematiksel olasılıkları ele alır ve aynı zamanda, geçişli ebeveyn (parthood) ilişkileri içeren mereolojik bir çerçeve önerir. Bu bağlamda, mereolojik eylemler için aksiyomatik tanımlar geliştirir ve Grasshopper ortamında yığışım (aggregation) mantığı kullanarak bir eşleme sağlar ve nesnelerin mereolojik (parça-bilimsel) etkileşimi ile simpoetik (ortak-üretim) bir mimari için kavramsal bir zemin sunar.