1920-1960 Arası Dönemde Planlanan Çok Katmanlı Batı Anadolu Yerleşimlerinin Modern Mimarlık Mirası Değerlerinin Korunması


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: İstanbul Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2023

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ZEREN ÖNSEL ATALA

Danışman: Sakine Yıldız Salman

Özet:

On dokuzuncu yüzyıl sonuna gelindiğinde endüstrileşme hareketleri ile birlikte eski

kent merkezlerindeki nüfus hızlı bir biçimde artmıştır. Bunun sonucunda sağlıksız ve

konforsuz yaşam alanları oluşmuş ve bu yoğun nüfusu barındırma sorunu ortaya

çıkmıştır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeni yaşam biçiminin

gerekliliklerini karşılayacak konut tasarımı ve üretiminin yoğun olduğu bir dönem

başlamıştır. Konut alanlarının çevresinde ise yine değişen ihtiyaçlara cevap verecek

eğitim, sağlık, spor, eğlence, ulaşım ve endüstri yapıları ile açık alan düzenlemeleri

gerçekleştirilmiştir.

1923 yılında Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra yeni hükümet, millileştirme programı

kapsamında kapsamlı ve bütüncül bir kalkınma politikası izlemiştir. Ana ideoloji ve

fikirler İzmir İktisat Kongresi'nde açıklığa kavuşturulmuş ve kalkınma planlarıyla

uygulamaya konulmuştur. Bu politika, Anadolu'da köylüleri özgürleştirmeyi, tarım ve

sanayiyi geliştirmeyi ve bütünleştirmeyi amaçlıyordu. Bu dönemde yeni planlı bir ülke

kurma ve ulusal bir peyzaj oluşturma hedefi benimsenmiştir. Kırsal, kentsel, üretim ve

ulaşım konularında yapılan düzenlemelerle ulusal peyzaj yeniden tasarlanmıştır. Planlı

şehirler, demiryolları, devlet fabrikaları, köy enstitüleri ve devlet çiftlikleri ile kır-kent

entegrasyonu sağlanmış ve sanayinin tarım üzerindeki ilerici etkisinden

yararlanılmıştır. Ankara'nın Cumhuriyet'in başkenti seçilmesi ulus devletin en önemli

mekansal stratejisi, dolayısıyla Ankara, yeni Cumhuriyet'in modernleşme projesinin

model şehri olmuştur. Bu dönemde kentsel planlama faaliyetleri daha çok on

dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen demiryolu ağı ile Ankara'ya bağlantısı

olan Batı Anadolu'da yoğunlaşmıştır. Yeni Cumhuriyet'in millileştirme idealine uygun

olarak üretilen imar planları da bu idealin gerçekleştirilmesinde araç olarak

kullanılmıştır. Bu imar planlarının bileşeni olan tasarlanan mekânlar, modernist ve

yerel değerleri yansıtmaktadır.

Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında tarihi merkezler dünya çapında korumaya

konu olmuş; ancak modern kent katmanları görece daha az sayıda olan ülkelerde ancak

1990'lardan sonra miras olarak kabul edilmeye başlanmıştır. 2001 yılında Helsinki’de

ICOMOS Finlandiya tarafından bir konferans düzenlenmiş, 2002 yılı 18 Nisan Dünya

Anıtlar ve Sitler Günü ise yirminci yüzyıl mirasına adanmış ve aynı yılın Tehdit

Altındaki Miras Raporu’nda da yine bu dönem yapıları vurgulanarak akademik

çevrede uluslararası farkındalık arttırılmıştır. ICOMOS tarafından 2008 yılında

Quebec’te gerçekleştirilen toplantıda yerin ruhu-genius loci kavramı mirasa yönelik

olarak geliştirilmiş, 2011 yılında kabul edilen Valetta İlkeleri’nde ise somut ve somut

olmayan değerleri de içeren çok yönlü bir yaklaşım oluşturulmuştur. 2011'de

ICOMOS ISC20C tarafından kabul edilen ve somut değerlere ek olarak somut

olmayan değerlerin de altını çizen Madrid Belgesi, 2017 tarihinde Yeni Delhi’de


xxiv


gerçekleştirilen ICOMOS Genel Kurulu sonrasında, Madrid-Delhi Belgesi olarak

güncellenerek kentsel alanlar ve peyzajları da içerecek şekilde güncellenerek yapılı

çevrenin farklı dönem ekleriyle bir katman olarak korunması gerekliğinin altını çizer.

Öte yandan, Türkiye'deki mevzuat çerçevesi hiçbir zaman yirminci yüzyıl mirasını

kapsayacak şekilde güncellenmemiştir. Korumanın anıtsal yapılardan kentsel ölçeğe

genişletilmesi yolunda ilk adım, 1972'de İmar Kanunu'nun revizyonu ile atılmıştır. Bu

kanun, anıtlarla bir bütün oluşturan çeşme, sokak ve meydanların korunması

gerekliliğini vurgulamıştır. “Koruma alanı” terimi ise ilk kez 1973 tarihli ve 1710

sayılı Eski Eserler Kanunu'nda kullanılmıştır. 1973-1983 yılları arasında yapılan

planlama çalışmalarında geleneksel kent merkezleri protokol alanı olarak tanımlanmış

ve imar kapsamına alınmamıştır. Mevzuattaki bu eksiklik, Batı Anadolu yerleşimleri

için bir süreklilik değeri barındıran ve bu yerleşimlerin bütünlüğünü oluşturan modern

katmanların göz ardı edilmesine yol açmıştır. Mevcut koruma planlarının hiçbiri

modern kent peyzajı değerlerini korumayı amaçlamamakta, bunun yerine 1980'lerin

koruma planlaması anlayışını takip etmektedir.

Bu çerçevede gerçekleştirilen ve Batı Anadolu yerleşimlerine odaklanan tez çalışması,

1920-1960 yılları arasında, DPT kurulmadan ve planlı büyüme dönemine geçilmeden

önceki dönemde planlanan yerleşimlerde inşa edilen ve o yerleşimin önemli bir

tarihsel katmanını oluşturan modern mimarlık mirasını konu edinmiştir. Çalışmanın

ana hatlarının çizildiği giriş bölümünün ardından modern kent planlama çalışmalarının

İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasındaki tarihsel gelişimi ikinci bölümde

değerlendirilmiştir.

Tezin üçüncü bölümünde Türkiye’de koruma ve planlama pratiğinin gelişimi koruma

planlaması kavramı üzerinden, koruma amaçlı imar planı çalışmaları öncesi ve sonrası

dönemdeki değişimlerle birlikte ele alınmıştır. Bu bölümde ayrıca Osmanlı’dan

Cumhuriyet’e planlamaya ilişkin kurumlar ve yasal düzenlemeler irdelenmiştir.

Tezin dördüncü bölümünde, çalışmanın odağı olan Batı Anadolu yerleşimlerinde

1920-1960 arası dönemde gerçekleştirilen planlama çalışmaları ve bu çalışmalardaki

koruma boyutu açıklanmıştır.

Tezin beşinci bölümü, Batı Anadolu yerleşimlerinde 1920-1960 arası dönemde

yürütülen planlama çalışmalarının söz konusu yerleşimler üzerinden değerlendirildiği

bölümüdür. Bu değerlendirme, Batı Anadolu’da detaylı irdelenen yerleşimler olan

Afyon Merkez, Aydın Merkez, Aydın Nazilli, Aydın Söke, Balıkesir Merkez, Burdur

Merkez, Denizli Merkez, Denizli Buldan, İzmir Bergama, İzmir Ödemiş, İzmir Tire,

Kütahya Merkez, Manisa Akhisar, Manisa Alaşehir, Manisa Kula ve Uşak Merkez

üzerinden gerçekleştirilmiştir. Her bir yerleşimin planlama tarihçesi ve miras değerleri

irdelenerek, yürütülmekte olan koruma çalışmaları ve mevcut durum değerlendirilmesi

yapılarak, günümüzde bu değerlerin korunmasında karşılaşılan sorunların dökümü

yapılmıştır.

Tezin altıncı ve son bölümünde, Batı Anadolu yerleşimleri özelinde değerlendirilen

yirminci yüzyıla ilişkin kentsel katmanın korunması ve karşılaşılan tehditlerin

azaltılmasına yönelik benimsenmesi gereken yaklaşım açıklanmıştır.